7 Ocak 2016 Perşembe

Go Kim Go Eun!

Dikkat! Bu bir övgü yazısıdır.

Yazarınız Ezops yine güncellerden güncellere akıyor sevgili jelibonlar. Tam Oh My Venus bitti demeye kalmadan bir de baktım ki yeni bir dizi düşmüş güncele. "Cheese In The Trap". Poster hoş duruyor. E bi bakmak lazım. Nihayetinde herkese bir şans tanırım, o kadar da büyük gönüllüyümdür  (!). Park Hae Jin'i de pek sevmem ama... yani oyunculuğunu görmüşlüğüm yok işin açığı ama bendeniz biraz(!) önyargılı olduğumdan bir insanın tipine ısınamayınca sevemiyorum kendilerini. Ondan kelli kendisiyle aram yok. Neyse konudan sapmadan...

Cheese In The Trap
Diziye başladım ve anında doğru bir karar verdiğimi anladım. Ilk bölüm o kadar güzeldi ki, izlediğim diziler içinde beni ilk bölümden bu kadar heyecanlandıran nadir diziler arasında üst sıralarda yerini aldı bile. Erkek karakterin hareketlerini anlamlandıramadım ve hepimizin bildiği üzere Romantik-Komedi dizilerde geleceği görmek pek de zor sayılmaz. Haliyle bu öge beni diziye çok bağladı. Bir de bakmışım ki ikinci bölümü meraktan alt yazısız izleyivermişim! Ne kadar da şaşırtıcı. Tabi kadın başrol Kim Go Eun'un etkisini burada yatsırsam taş olurum. O kadar doğal görünüyor ki oynarken. Sanarsın rol değil gerçek ve samimi. Tarzına ve saç rengine olan hayranlığımdan bahsetmeye bu safhada gerek duymuyorum özürlerimi sunarak.



Kızın oyunculuğunu o kadar beğendim ki kendimi diğer film/dizilerini ararken buldum. Bir de baktım ben birden ne göreyim beğenirsin? Bu kızımız Lee Min Ki (a.k.a The One And Only) ile bir filmde oynamış. Hemi de kanlı bir film neyin. Durur mu Ezops izledi. Finallerim var demedi, proje yapmam lazım demedi, zaten vizelerde -çok afedersiniz- sıçıp sıvadım demedi. Hayır, bunların hiç birini demedi ve izledi. Ve yine doğru bir karar aldığına kanaat getirdi. (Bknz: Kendini avutan stayla) Film bir mikemmeldi.

Monster
Afişten de anlaşılacağı gibi gerilim türü bir filmdi ve kanlı sahneler oldukça fazla mevcuttu. Bu nedenle uyarımı da yapayım da sonra şey olmasın. Lee Min Ki... Sen nasıl bir şeysin yavrım? Her filmde başka biri adeta. Keşke bir dizide de yer alsa da uzun uzun izlesek. (Bir Shut Up: Flower Boy Band faciası daha yaşamayalım da. Hala içimde bir öküz oturur durur o dizi yüzünden. Zaten izleyemedim devamını da. Ihanet olacak gibi hissettim.) Kim Go Eun diyorduk... Evet, onun oyunculuğu da yine kendini gösterdi. Saç renginin değişmesinin de etkisiyle başka birini izliyor gibi hissettim. Filmde deli bir kızı canlandırıyordu. Çok küçük pürüzler dışında bu rolün hakkını verdiğini düşünüyorum. 

Coin Locker Girl
Ertesi gün de dayanamayıp yine aynı kızımızın başka bir filmine bakmaya karar verdim ve yine -Tanrım, çok iyiyim- doğru bir harekete imza attım. Bu film daha bile iyiydi diyebilirim. Bendeniz filmden çok dizilerde mutluluğu bulan bir varlığımdır ancak bu iki film beni benden aldı kardaşlar.
Coin Locker Girl (a.k.a Chinatown) de kanlı bir filmdi. Bana güzel bir süprüz olarak Park Bo Gum da kısa bir rolde oynamış. Canım benim. (Oyunculuğu çok iyi değil ama ne yaparsın. Can işte, çekiyor.) O da ağzımda hoş bir tat bıraktı. Uyarı! Bu filmde mutlu son aramayınız. Mutlu sonu olmayan şeyler her zaman çekilmiyor kendi adıma. Ama mutsuz bir sondan daha çok tiskindiğim bir şey varsa o da açık uçlu sonlardır. Bundan harbiden iğrenirim. Ne demeye çektin yani o filmi o zaman?! Ana fikir neydi? Neymiş efendim izleyicinin hayal gücüne bırakıyormuş. Hayal gücümü çalışıtırmak istesem zaten kitap okurdum! Neyse... Bu da küçük çaplı bir atardı yönetmen ve senarist arkadaşlarımıza. Neyse ki bu filmimiz öyle saçma şeyler yapmamış. Ya da yapmış mı? Beklediğim bir son yoktu o nedenle hayal kırıklığına da uğramadım. Beklentiye sokmadı, hakkını verdi. İyi miydi? Ivit. O zaman dans ^^

Anafikrimiz neydi bu yazıda? Kim Go Eun. Evet. Izledim ve onayladım. Gönül rahatlığıyla seyredebilirsiniz sayın etipuflar.
XXX
  

3 yorum: